Dediklerine göre çok eskilerde bir kimsenin askere alınması için bıyığında tarak durması şartmış. Bugün bile Anadolu'nun birçok yerlerinde bir gencin olgun bir topluluğa girmesi için bıyığında tarak durması şartına uyuluyormuş. Günlerden bir gün Sultan Murat Han Bağdat'a sefer açar, Anadolu'da asker yazmaya başlanır. Gençler, yiğitler, delikanlılar büyük bir heyecanla asker yazılmaya koşarlar. Bunlar arasında henüz bıyığı bitmemiş bir genç de vardır. Genç Osman...
Genç Osman kayıt işlemini yapan subaya yaklaşır. İçi içine sığmıyordur. Daha henüz bıyığı terlememiş bir genç olduğunu gören subay: "Hey, senin daha bıyığın bitmemiş, sen daha çocuksun, asker olamazsın" deyince Genç Osman ansızın kuşağından çıkardığı tarağı üst dudağına saplar, subaya dönüp: "Nasıl dudağımda tarak duruyor mu?" der. Bu üstün cesaret karşısında artık söyleyecek bir söz bulamayan subay onu da askere yazar.
Böylece Genç Osman orduya katılır. Bağdat seferinde büyük kahramanlıklar gösterir. Kale kapısını açar, burca sancak diker, kahramanlıklarıyla dillere destan olur. Fakat ne yazık ki, savaşın şiddetli olduğu bir kesimde şehit olur. Ordu ve Anadolu halkı yasa boğulur. Anadolu'da ve yeniçeri şairler arasında bu olay üzerine türküler yakılır, ağıtlar söylenir.
Kaynak: Folklor ve Türkülerimiz - Mehmet Özbek |