Emirdağ ilçesi Karacalar köyünde, oldukça uzun ve iri yapılı Mehmet adında bir Yörük genci varmış.
Fakir bir ailenin oğlu olan Mehmet, yokluk içinde büyümüştür. Başına devamlı olarak doladığı keçi kılından örülmüş dolamasından ötürü, kendisine "Gıldolak" demektedirler.
Köy halkına, bilhassa gençlere karşı davranışları ve dürüstlüğüyle kendisini sevdiren ve saydıran Gıldolak, biriktirdiği paralarla sevdiği bir Yörük kızı ile evlenir. Ancak yaşı askerlik çağına gelmiştir ve askere gitmesi gerekmektedir. Sevdiği karısının hasretine nasıl dayanacağını, onlara ekmek parasını kimin kazanıp vereceğini günlerce düşünen Gıldolak sonunda karısını öz anasına teslim eder ve birliğine katılarak asker olur.
Aradan üç ay geçmesine karşın, ne karısından ne de anasından sağlık haberleri alamaz olur. İstiklal Savaşı yıllarıdır.
Gıldolak Mehmet, bir taraftan karısının ve anasının hasretliği, diğer taraftan da savaşmaya gideceğini düşünürken, ani kararla gizlice köyüne gidip gelmeyi tasarlar ve birliğinden kaçarak, Karacalar köyüne gider. Karısının yatakta hasta yattığını görür. Ne yapacağını şaşıran Gıldolak Mehmet evinden ayrılamaz.
Asker kaçağı olan Gıldolak’ın hakkında yakalanması için emir çıkar. İş işten geçtiğini sonradan anlayan Gıldolak, geceleri karısının tedavisi çin uğraşırım düşüncesiyle dağa çıkar. Vaktiyle dağa çıkmış diğer kişilerle birlikte eşkıyalığa başlar.
Kuvayı Milliye reisi Arif Bey (Bayatlı), o bölgede bulunan eşkıyaları askere çağırdığı halde Gıldolak askere gitmez. Arif bey eşkıyanın peşine düşer. Karacalar köyünde "Kara Seyit" adlı meşhur izciyi yanına alarak takibe koyulur.
Karataş denilen yerde Gıldolak uyurken, barındığı ini basıp öldürürler.
Bu olay üzerine Gıldolak’ın karısı ona bu ağıtı yakar.
Kaynak: Nazım Bursalıoğlu – Afyonkarahisar Yöresi Türküleri (2. baskı), Kültür Ofset, Antakya 1993 |