Rivayet olunur ki, devrin padişahı bir gün Urfalı Nabi Hazretleri'yle Beyt-ül Muazzam'a gidiyorlardı. Beyt-ül Muazzam'a yaklaşınca, padişah, Nabi Hazretleri'ni denemek için ayaklarını Beyt-ül Muazzam'a tarafa uzattığında, Allah'tan başka hiç kimseden korkmayan Nabi Hazretleri, şöyle dedi: "Sakın terk-i edeple, köy-ü Mahbib-i Huda'dır bu; nazargah-ı ilahidir, makam-ül Mustafa'dır bu." Bu beyti duyan padişah, hemen ayaklarını çekip ve Nabi Hazretlerine şöyle dedi: "İzzetim hakkı için, bu şiiri başka birinden duyarsam seni idam ettiririm." Ve padişah sabah namazına kalktığı zaman, bütün minarelerde, müezzinler ilahi bir sesle şöyle haykırıyorlardı:
Sakın terk-i edepten köy-i Mahbub-i Huda'dır bu Nezergah-i ilahidir mekam-i Mustafa'dır bu
Habib-i Kibriya'nın habegahıdır fazilette Tefevvuk-kerde-i arş-ı Cenab-ı Kibriya'dır bu (ya Rasulallah)
Felekte mah-ı nev Babu's-selam'ın sine-çakidir Anın kandilidir bu matla-ı nur-i ziyadır (aman aman ya Habiballah)
Bu haki pertevınden oldu deycur-i adem zail (ah Allah) Amadan açtı mevcudat-ı çeşmin tutiyadır bu (ya Rasulallah)
Muraat-i edep şartiyla gir Nabi bu dergaha Metaf-i kudseyandır busegah-ı enbiyadır bu (medet ya Resulallah) |