Kadir Mısıroğlu, Ali Şükrü Bey (İst.1978) adlı kitabında Kahya hakkında ayrıntılı bilgi veriyor. Mısıroğlu’nun belirttiğine göre, Erzurum Kongresi’nden beri Mustafa Kemal Paşa’ya tavır alan Trabzon’daki bir kısım Müdafaa-i Hukukçu’nun içersinde Trabzon Kayıkçılar Kethüdası (Kahyası) Yahya Kaptan da vardır. Kayıkçılar Kahyası Yahya Kaptan (veya Reis), Trabzon’da adeta hükümet içinde hükümet gibidir. Maiyetinde çok sayıda adamı olan Kahya, limana giren gemilerden Müdafaa-i Hukuk adına vergi alıyordu. Kahya’nın başına buyruk bu hareketlerini onaylamayan Doğu Cephesi Komutanı Kazım Karabekir Paşa bir yazısında "İskele Hükümeti" tabirini kullanmıştır. Kahya işi o derece ileri götürmüştür ki, hiçbir otorite ona söz geçiremez olmuştur. Hatta öyle ki, Enver Paşa’dan aldığı talimatla, görünüşte Milli Mücadele’ye katılmak üzere Osman Ağa’ya nazire olarak, tahliye ettirdiği mahkumlardan ve asker firarilerinden oluşan bir tabur kurdurmuştur. Enver Paşa’nın gerçek amacı ise, "Ali" takma adıyla bu taburun başına geçerek, Albay Deli Halit’in fırkasına dayanarak, bir darbeyle Mustafa Kemal’i devirip, başkumandanlığı ele geçirmektir.
Kahya’nın otorite tanımaz başına buyruk bu tavırları, gizli faaliyetleri hayli uzun yazılarla ("Trabzon’dan çıktı uzun yazılar" mısrasında olduğu gibi) ayrıntılı bir şekilde Ankara’ya rapor edilmektedir. Sonuçta Kahya arabasında bir suikasta uğrayarak hayatını kaybeder. Görgü tanıklarından bazıları, üzerlerindeki kıyafetlere dayanarak Kahya’yı askerlerin (Asker vurdu beni, yarem sızılar), bazıları da "aba-zıpkalı" kişilerin vurduğunu iddia ederek, suçu Osman Ağa’nın üzerine atmak isterler. Bu konuda M. Şakir Sarıbayraktaroğlu Osman Ağa ve Giresun Uşakları Konuşuyor (İstanbul 1975) adlı kitabında (s. 115-116) şunları yazıyor:
"Trabzon’un eski bir iskele kahyası vardı. Bu adam Trabzon’da hatırı sayılan bir şahıstı. Osman Ağa Trabzon’a gittiğinde Föstüroğlunun katibi Kosti’yi çetelere aldırıp evvela hapsetti. Daha sonra vapura koyarak İstanbul’a gönderdi. Kahya Yahya Efendi, Osman Ağa’nın bu Rum’u aldırdığını, evvela hapsettiğini, sonra da İstanbul’a gönderdiğini işitince meydanda elinde kırbaç, dizine vurarak Osman Ağa’nın taklidini yapıp "Topal Osman da kim oluyor ki Giresun’dan beri gelip Trabzon’da bir Rum’u alıp hapseder. Ve vapura koyarak İstanbul’a gönderir" diye fena fena da söylemişti.
Bundan sonra çok geçmeden şöyle bir olay cereyan etmişti. Kahya efendinin Trabzon’un Soğuksu semtinde köşkü vardı. Bir de hususi arabası vardı. Bir akşam arabası ile evine giderken bizim çeteler gibi aba zıpka giyinmiş birkaç kişi Kahya efendinin yolunu bekliyorlar. Yahya efendi arabası ile oradan geçerken ateş edip vuruyorlar.
Hatta yanında Gavur İmam diye tanınan Yomra imamı da vardı. İmam kendini arabadan dışarı attı. İmam kurtulmuş, şoför de vurulmuştu. Kahya Yahya efendiyi vuranlar aba zıpka giydiği için Osman Ağa’nın çeteleri vurdu diye söylenmişti. Bu sözleri de Osman Ağa işitmişti. 1338 (1923) senesi Osman Ağa Giresun’a geldiğinde (1922 sonları olması gerekir. Çünkü Osman Ağa öldürüldüğü 1 Nisan 1923 tarihine kadar Ankara’dadır.) Rize’ye çağırmışlardı. Ortaokul açılacaktı. Osman Ağa da Rize’ye gitti. Dönüşte Trabzon’a uğradı. Trabzon eşrafı ağayı yemeğe davet ettiler. Bu davet merhum Faik Ahmet Barutçuların evinde idi. Yemekler yenildi, kahveler içilirken konuşmalar oluyordu. Bu konuşmalar sırasında Osman Ağa, ‘Arkadaşlar size şunu söylüyorum; Kahya Yahya Efendi'yi benim vurduğumu söylüyorlarmış. Bu işle benim hiçbir suretle alakam yoktur. Eğer benden biliyorsanız sizlere darılırım. Biliyorsunuz, yaptığım bir işi açık açık söylemekten hiçbir vakit çekinmem. Buna inanın. Bizim aramızda geçen meydandaki olaydır. Başka hiçbir şey yoktur’ demişti."
Kemençenin Ordinaryusu Picoğlu Osman - Seyfullah Çiçek |